Advert
as

Kur’an’da Hz. Musa’nın Üç Dönemi

  • Cahit KARAALP
  • 2016-07-18 13:59:01
  • 72662 Görüntülenme
  •  

                Kur’an’da Hz. Musa’nın hayatının; 1) Firavunla mücadele dönemi 2) Salih kul ile seyahat dönemi 3) İsrailoğullarını eğitme dönemi olmak üzere üç dönemde işlendiğini görmekteyiz… Bu üç dönemin ilkini üç süreçte işlemeye çalışacağız…

    1-Firavun’la Mücadele Dönemi

                a) Hz. Musa’nın Saray Hayatı

                Bu dönemde Musa, bir saray delikanlısıdır… Hz. Musa’nın kavmi olan İsrailoğulları Mısır’da ezilmektedir… Musa, makamını korumak, saray delikanlısı olarak hayatını; mazlumların emeği, kanı, teri ve gözyaşları üzerine devam ettirmek yerine halkın, hakkın ve adaletin Musası olmayı, mazlumlara arka çıkmayı, saray ekâbirlerine karşı ezilmiş halkın yanında yer almayı, zalimlerden hesap sormayı, her şeyi kaybetme pahasına bile olsa haksızlığa karşı durmayı tercih etti…

                 Firavun’un varisi ve vasisi olmak yerine, hakkın fedaisi olmayı tercih etti… Firavun’u devirmek için gizli bir örgütlenme ve yapılanmanın içine girmedi… Kimliğini ve kişiliğini gizlemedi… Göründüğü gibi oldu… Zalimlere eyvallahçı olmadı… Zalim efendilerin emrinde olmayı insanlığına ters buldu, ezilmişlerin yanında yer aldı… Bu dönemde daha peygamber olmamıştı… Musa bu davranışı ile “saray hayatının insanlığı öldüremeyeceği” mesajını verdi…

                b) Hz. Musa’nın Medyen’e Kaçışı

                  Musa, mazlumların destekçisi idi… Haksızlığa uğrayanların müracaat merkezi idi… Korkusuz ve asildi… Heyacanlı, aktif ve zarifti… Haksız güçlülerden değil haklı güçlülerdendi… Köleleştirilen israiloğullarından birinin imdadına yetişir ve sorgusuz sualsiz haksızlık ettiğini düşündüğü Mısırlıya vurmuş ve istemeden ölümüne sebep olmuştu… Firavun meclisi sözlerini dinlemeyen ve uygulamalarına engel teşkil eden Musa hakkında son kararını vermişti, Musa idam edilecekti… Musa zalimlerin kararının adaletsiz olduğunu bildiğinden kararı tanımıyor ve terki diyar ediyordu…

                Musa, ölümden korktuğu için değil, zulümleri bitirmeden, zalimlere son vermeden ölmek istemediği için kaçıyordu Mısırdan… Zalimlerle ilerleyen zamanlarda hesaplaşmak için kaçıyordu… Firavunlara yaptıkları zulümler yanlarında kar kalmamalıydı… Saray delikanlısı Musa; artık evsiz, yurtsuz ve kimsesizdir… İstemeden adam öldürdüğü için pişman ve perişan bir halde Medyen yollarına düşmüştür…

                   Musa, Meyden suyuna vardığında hayvanlarını sulayan bir topluluğa rastlar ve topluluğun az gerisinde bekleyen iki kadın görür, durumlarını sorar, onlarda babalarının yaşlı ve aciz olduğunu, ev işlerini kendileri gördüğünü ve erkeklerin çekilip gitmelerini beklediklerini söylerler…

                 Musa yabancı olduğu memlekette kadınlara öncelik tanınmamasına, kadınların ikinci plana atılmasına, zayıf durumlarının istismarına dayanamaz ve kadınların hayvanlarını sular… Adaletsizliğe gösterdiği bu olgun tavır kadınların hoşuna gider ve babalarına onu ücret karşılığı tutmasını söylerler…

              Rabbine her türlü hayra muhtaç olduğunun dilekçesini veren Musa bir arayış ve bekleyiş içinde iken kızlardan biri babalarının kendisi ile görüşmek istediklerini söyler ve kendisini takip etmesini ister... Musa zamane gençliğine taş çıkartacak bir centilmenlik örneği sergilemiş ve kadın haklarını savunan ilk kişi olarak kayıtlara geçmiştir… Kadın hakları savunucuları, hiç tanımadığı kadınlara yapılan adaletsizliğe karşı duran Musa’yı alkışlamalı değil mi?

              Halkını haksızların, zalimlerin elinde bırakmamalıydı… Bunun için Mısır’ı terk etmeli ama asla unutmamalıydı… Musa, Mısır’ı terk etmiş ama mazlum halkı zalimlerin reva gördüğü kadere terk etmeyecekti… Bir gün büyük hesaplaşma için dönecekti… On yıl boyunca bekledi… Çoban oldu... “iç güvey” oldu… Koca oldu… Baba oldu ama sevdası hiç bozulmadı…

             Musa, “Bekâr olunca dava adamı, evlenince hanım adamı” olanlardan olmadı… Ne saray hayatı, ne çobanlık hayatı ve ne de evlilik onu bozmadı… Musa hedefine kilitlenmişti, bir yerde zulüm varken o “bana ne” diyemezdi… Prens Musa ile çoban Musa’nın ortak yapısı, “zulme karşı durmaktır…” Saray onu bozmadı; gurbet, çobanlık, evlilik onu sindirmedi, bezdirmedi...

               Musa ezilmiş bir halkın yanında olmayı ezenlerin sarayında yaşamaya seçti, halkları köleleştirenlerin kölesi olmadı… Zulümlere sussaydı, efendi Musa olurdu ancak Musalığını kaybeder, Firavunlaşırdı… İnsan kalmanın erdemine kavuşamazdı…

             c) Mısıra Dönüş

             Musa, yanına ailesini alıp Medyen’den çıkıyor… “Allah’u-a’lem” Mısır’a Firavunla mücadele etmeye gidiyor… İşte bu yolculuk sırasında bir ateş görüyor ve oraya yöneliyor… Allah ona orada peygamberlik veriyor ve Asa mucizesi ile Firavuna gönderiyor… Musa’yı Musa yapan, onu seçilmiş kılan adalet ehli olması ve zulme karşı duruşu idi…

              Allah Musa’dan ayakkabılarını çıkartmasını ister… Adeta Allah bu istekle; “Musa’ya, artık arayışını sonlandır, yürüyüşünü burada noktalandır, Artık işlerini Allah’a dayandır…” mesajını verir…

           Musa yanına Harun’u da ister ve Firavunla mücadele etmeye gider… Ev, bark, eşya, aş, işten önce davasına sarılır… Çünkü Firavunların hâkim olduğu yerlerde kimseye hayat hakkı yoktur…

            Hakka davet eder, mucizeler gösterir… Musa küçümsenir, yaptıklarına sihir denir… Sihirbazlar getirilir ama batıl hakkın karşısında yenilir, Sihirbazlar hakka teslim olup iman ederler, Firavunun sihir üzerine kurulu düzeninin sahteliğini gösterirler, tehdit edilirler ama onlar iman etme konusunda diretirler…

              Artık Musa saraya başkaldıran adamdır, tebliğci ve direnişçidir… Amacı Firavun’un yerine geçmek değil Firavun’un makamına adaleti dikmektir… Yönetmek değil adaletle yönetilmektir… Firavunla savaşmayı değil İsrailoğullarını kurtarmayı hedefler… Bir israiloğlunun ölmemesi için şehri onlarla birlikte terk eder…

            Firavun imana gelmez, İsrailoğullarının kıyamını ve şehri terk edişlerini kendisine yedirtmez, düşer peşlerine… Onların hepsini öldürmeyi koymuş hedefine… Çıkartma yapar Nil’e… Sonuç Suların dibinde, rabbe secde halinde, ölümle pençeleşmekte ve ölüme yenilmekte… Koca saltanat zulüm yolunda bitmekte…

               Musa, zulümle mücadeleyi hayatının temel hedefi kıldı, yaşamının her üç safhasında hedefinden şaşmadı… Firavunlara yanaşmadı, onlarla kaynaşmadı, haktan ve halktan uzaklaşmadı… Bana neci olmadı… Ve bizlere Firavunlaşanlarla mücadele etmeyi miras bıraktı…

            Hz. Musa, Salih Kul ile seyahat yaşadı, olayların arka planını okumaya başladı… Azgın İsrailoğullarını eğitebilmek için Salih kuldan “sabır dersi” aldı… Ardından israiloğularının yönetimini üzerine aldı, onları eğitmeye başladı…

     

            Hz. Musa’nın bu üç dönemi ile (1- Firavunla mücadele 2- Salih kul ile seyahat d 3-İsrailoğullarını eğitme dönemleri) adeta bizlere; “zulümle mücadeleniz biter, cehaletle savaşınız başlar, halkla uğraşmak Firavunla uğraşmaya benzemez… Halkı eğitirken sabırsız başarı elde edilmez… Halkı eğitmezseniz yeni firavunların türemesine sebep olursunuz…” mesajları verilmek istenmektedir..