Advert
as

“Fıtratı Adaletle Yönetirsen, Liyakat Sahibi Olursun”

“Fıtratı Adaletle Yönetirsen, Liyakat Sahibi Olursun”

Solhan Kaymakamlığı ile Solhan Belediyesinin katkılarıyla düzenlenen konferanslar serisinin ilkinde konuşmacı olarak Düşünce Koçu ve Kişisel Gelişim Uzmanı Münir Arıkan katıldı.

 

Solhan Kaymakamlığı ile Solhan Belediye Başkanlığı; eğitimde farkındalık oluşturmak amacıyla ilçemiz adına düzenlemiş oldukları yılın ilk konferans serisi kapsamında bu hafta Düşünce Koçu ve Kişisel Gelişim Uzmanı olan Münir Arıkan katıldı. Arıkan katılımcılara,”Allah’ın sana verdiği fıtratı adaletle yönetirsen, liyakat sahibi bir insan olursun. İşte o zaman Allah huzuru, başarıyı ve muhabbeti verir.”dedi.

Belediye Kültür Merkezinde iki gün süren programa Kaymakam Fatih Okumuş, Belediye Başkanı Abdulhakim Yıldız, Kurum Amirleri, Siyasi Parti ile STK Temsilcileri, öğretmenler, öğrenciler, memurlar ve vatandaşlar katıldı.

Programda açılış konuşmasını yapan Belediye Başkanı Abdulhakim Yıldız:”Geçen yıldan beri Solhan Kültür Merkezimizde bu tür etkinlikler yapmaktayız. Geçen yıl onlarca Eğitimci, Yazar, Kişisel Gelişim Uzmanlarının Solhan’a getirerek halkımızla buluşturduk. Bu sene de Münir Arıkan Hocamızla ‘Bismillah’ dedik ve inşallah bunun devamını da getireceğiz.  Bu belediyemizin Sosyal Kültürel Etkinlikler anlamında vatandaşlarımıza karşı sorumluluklarımızdan bir tanesidir. Sorumluluk bilinciyle bu tür programları düzenlemekteyiz. İnşaallah bu tür etkinlikler devam edecektir. Ben tekrardan katılımlarınızdan ötürü hepinize çok teşekkür ediyorum. Saygılarımı sunuyorum.”dedi.

Ardından selamlama yapan Kaymakam Fatih Okumuş:”Eğitim seminerlerimiz Belediye Başkanımızın finansmanı ve Zülfü Hocamızın organizasyonuyla düzenlemekteyiz. Buradan herkese teşekkür ediyorum. İnşallah bu programlar devam edecektir. Münir Arıkan Hocamıza davetimize icabet ettiği için teşekkür ediyorum. Eğitim, önemlidir. Bir kayayı düşünün tabiatta yaratıldığı ve meydana getirildiği gibi duran o kayayı usta eller tarafından şekil verilmek kaydıyla, bir torna tezgâhından geçmek kaydıyla değirmen taşı yapıldığını düşünün. Tabiatta yaratıldığı için meydan geldiği kaya, belki insanların ziraat yapmasına engel oluyordur.  Ama o kayanın güzel nadir ellerde değirmen taşına dönüştüğü zaman buğdayın una çevrilmesi noktasında faydası olduğunu herhalde hepimiz görüyoruz. İnsanda bunun gibidir. Eğer herhangi bir insan annesinden, babasından, hocasından, çevresinden, arkadaşından bir şekilde faydalı ilim, faydalı bilgi, faydalı bir şeyler aldığı sürece iş hayatına, kendi hayatına, sosyal hayatına faydası olacaktır. İnsan bir eğitimden geçmediği zaman, öncelikle kendisine daha sonra ailesine, akrabalarına, çevresine, vatanına, milletine, hayırsız, faydasız ve zararlı bir insan olacaktır. Ben bu eğitimin, çok ciddi anlamda önemli ve çok faydalı olduğunu insanın hayata bakış açısını çok ciddi anlamda değiştireceğini düşünüyorum. Bu organizasyonda emeği geçen herkese çok teşekkür ediyor ve hayırlı olmasını diliyorum.” dedi. 

”Hayatımızın dört dörtlük olması için dört maddelik bir prensibimiz var.” Diyen Münir Arıkan:” Birincisi Fıtrat, Temel olarak insan fıtratından bahsediyorsak, fıtratta bir bozukluk olabilir mi? Bunun yaratıcısı Allah olduğuna göre burada bozukluk olabilir mi? Haşa muhteşemdir, mükemmeldir, mukaddestir.

Ama şuna inanıyoruz ki toplumsal yapıda bazı problemler olsa bile demek ki fıtrat %100 tam mükemmel olarak bizlere veriliyor. Bu ne demek? Yani her insan da muhteşem olma, mükemmel olma fıtratı mevcuttur.

İkincisi irademizle; Allah fıtratımızı yarattığında ruhlar aleminde, bize sorduğunda ne dedik, biz bu fıtrata uygun sorumluluğu kabul ettik. O zaman Allah bize bunu emanet etti. Bunda bir problem var mı? Hiçbir insan ruh halinle de Allah’a küfür etti mi? Şeytan bile isyan etti mi? Hayır. Demek ki hayatın ilk iki adımda bir problem yoktur. Rabbim muhteşem bir fıtrat yaratıyor, buradan öğrencilerinize, cemaatinize, cemiyetinize, eşinize, çocuğunuza, akrabanıza, sokağa baktığınızda hiç önemli değil! demek ki muhteşem fıtrat en güzel şekilde ama geri alınmak üzere bizlere emanet edilmiş olup Azrail aleyhisselam geldiğinde son yolculuk başlar.

Üçüncü kısımda bizi ilgilendiren bölüm var. Biz bela dedik irademizle, Allah cebir kullandı mı? Haşa Dağlara teklif etti, kabul etmedi, eğer kabul etseydi, Everest dağı insanı 8 bin katı daha büyüktü, güç bir emanet olan o taşlar, dünya ve toprak kabul etmedi. Ama insan kabul etti. Adalet demek tamamen bizle alakalı olan bir şey Rabbim adili mutlak mı? Muhteşem. Hükmünde bir adaletsiz olabilir mi? “Kuldan kula bela gelmez, Allah bela yazmayınca, Allah kula bela yazmaz, Kul kendince azmayınca” ayettir kendimizle alakalı olarak Rabbimizle olan iletişimize bir problem yaratmazsak, bir değişiklik yaratmazsak, Allah bizdeki halini değiştirmez, katidir. Ama değiştirmiş bakıyoruz alemi İslam’ın son 300 yılına, Rabbim bütün 57 İslam ülkesinde muamelatı değiştirmiş. İçinde Müslüman yaşayan, kan ağlamayan bir ülke var mı? Perişanlık olmayan, savaş olmayan, kavga olmayan, küslük olmayan ve hanımefendilerin ailelerinde ambargo olmayan yoktur. Nerde bakıyorsunuz, güzel bir belediye var, güzel bir kurum var, güzel bir ürün var, ehli küfür de. Demek ki biz Rabbimiz ile olan muamelatı değişikliklere gittik, kafalar Osmanlının son 300 yılında değişti. Bu kitap bizi kurtarır mı? Bu din bize ebedi saadeti sağlar mı? Yoksa Avrupa’yı, Fransa’yı bulur mu diye modelleyelim. Kafalar karışınca belamızı bulduk. Allah tez elden bunu savurur inşallah, ama formül, ayeti kelimelerde açık. Demek ki tavrımızı değiştirmemiz için adalet olması gerekir. Yani zulüm etmekten uzak olan, her şeye tam hakkını vermektir. Hayatınızda adaletin bir tecellisi olur, eğer adaletsizlik yaparsanız, Allah’ın ilk cezası huzurunuzu almak olur. Huzurumuz kalmadı fani dünya da niye? ‘Adalet’ yok, kürsünün hakkını veremiyoruz, sınıfın hakkını veremiyoruz, makam mevkiinin hakkını veremiyoruz. Allah’ta bizlerden ilk önce huzurumuzu alıyor.

Dördüncü sıraya bakalım; Allah’ın sana verdiği fıtratı adaletle yönetirsen liyakat sahibi bir insan olursun. İşte o zaman Allah huzuru, başarıyı, muhabbeti, her şeyi verir. Ama bugün Türkiye’nin bir numaralı sorunu burada gizli. Türkiye’nin en büyük sorunu insanların niye yaratıldığını bulmamasıdır. Fıtratı bulamadığı için liyakat oradan koptu. Liyakat sahibi değil niye? Çünkü üç yaşında Osmanlının yaptığı gibi teşhis edilmemiştir.

Bu falcılık, kehanet değil Allah’ın insanda yarattığı sinyallerdir. Osmanlı bu sinyalleri okuyup kafirlerden üç yaşında buraya getirip, dört yaşında yetiştirmeye başlayıp, yedi yaşında Müslüman yapıp bu muhteşem coğrafya da başbakan yetiştirmiştir. Şimdi bizler kendi vatanımızda kendi çocuğumuzdan, kendi evladımızdan bir şey yetiştiremezsek Allah bunun hesabını sormaz mı?

Allah niye yarattı ki? Allah figüran yaratmaz böyle kazara bir kul yaratmaz, özel bir hediye olarak gönderilen insan başrol oyuncusudur, eşrefi mahlukattır. Gerçekleştirilmezse adaletsizlik olur. Evin de, ülkenin de,  Solhan’ın da huzuru kaçar. Herkesin kendi fıtratını bulması bizim en büyük duamız olmalı ve en büyük çabamız olmalıdır.

Emanet kısmında şu mavi gezegen dünya da herkese ayrı bir emanet verilmişse o emanete riayet etmemiz lazım. İmamı, öğretmeni, memuru, işçisi, bizler insan olarak dua etmezsek yapacağımız herhangi bir işe besmele ile başlamazsak o zaman emanet gerçek olmaz. Herkese ayrı bir emanet vardır o da Allah’tan dır.”dedi.

Yorum yapın

Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz *

0 Yorum